Son yıllarda Alevilik ve Alevilerin İslamiyetle ilişkisi üzerine yoğun tartışmalar yaşanmaktadır.
Tartışılagelen Alevilik ve Aleviler konusu benimde ilgimi çeken ciddi olarak araştırdığım bir
konudur. Bilindiği üzere Alevilerin yazılı tarihi: “Buyruklar,” “Faziletname,” “Veleyetnameler,”
Menkibelerle sınırlıdır.
Alevi tarihi ve kültürü, büyük ölçüde sözlü gelenek yoluyla günümüze taşınmıştır. Ozanlar ve
şairler, eserlerinde Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e saygı ve övgüler sunmuş, Alevilikte
önemli bir yer edinmiştir. Ancak bazı kesimler bu figürlerin şiir ve deyişlerdeki yerini görmezden
gelmektedir. Bu tutum, Aleviliğin taşıyıcı unsurları olan dedeler, ozanlar ve şairlere olduğu kadar,
bu isimlere saygı duyan Alevilere de bir saygısızlık olarak değerlendirilebilir.
Alevilik, İslam'ın Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'in adalet, eşitlik ve özgürlük anlayışına
dayanan bir yorumu olarak şekillenmiştir. Orta Asya ve Ortadoğu'da yaşayan Arap, Kürt, Türk ve
Türkmen topluluklarından ezilen kesimler, İslam'ın Bâtıni-Alevi anlayışını benimseyerek, önceki
gelenek ve göreneklerle harmanlamışlardır. Aleviler, Kur'an'ı Bâtıni yorumlarla anlamış ve
ibadetlerini buna göre şekillendirmiştir.
Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e bağlılıkları, onların gösterdiği “Tarik-i Nazenin” ve “Tarik-i
Müstakim” yollarını savunmalarının temelidir. Ancak tarih boyunca Sünni İslam'ı dayatan hanedan
ve iktidarlar tarafından zulme maruz kalmışlardır.